8 Aralık 2014 Pazartesi

Mektepten iki arkadaşın buluşması

Haluk Özberki'yi geçen mayıs ayında kaybettik... Rasih Nuri İleri'yle aynı yılda, 1920'de doğmuşlardı. Galatasaray Lisesi'nde sınıf arkadaşlarıydı. Geçtiğimiz gün Rasih Nuri İleri'yi Haluk Bey'in yanına yolcu ettik. Şansları bol olsun, kadehleri rakı dolsun...

Fotoğrafı 2011 yılında Doğan Apartmanı'nda bir öğle vakti çektim,
yönetmen Kurtuluş Özgen Nail V. Çakırhan belgeseli için Rasih Nuri İleri'den görüş alırken...
Öğlenleyin gelini Mahmure Hanım'dan bir duble rakı istedi.
Çakırhan'ı elindeki kadehle anlatmaya devam etti. 

8 Mayıs 2014 Perşembe

"Ölüm korkulacak gibi birşey değil"

Bu fakir kütüğü bir vefat kütüğüne çevirmeyi elbette istemezdim. Ama bu yılki bahar sadece havasıyla değil ölümleriyle de daha çok sonbahar tadında. 

Haluk Özberki'yi 1996 yılında ÇEKÜL Gençlik Birimi olarak düzenlediğimiz "İstanbul Seminerleri"nde tanıdım. O tarihte 76 yaşındaydı, ben ise 20! Bugün ben 38 yaşını bitiriyorum ve onun 94 yaşında hayata gözlerini yumduğunu öğrendim. 

Hani kaybettiğimiz insanların ardından "onu bir kelimeyle, bir cümleyle anlatmak mümkün değil" derler ya, Haluk Beyi kısaca anlatmak çok kolay: "Herşeyi bilirdi". Ama herşeyi... Öyle ki benim nasıl olduğumu bile benden daha iyi bilirdi. 

Haluk Beyin ölüm haberini öğrenince bilgisayarımı açtım. 2012 yılında, sonunu maalesef getiremediğimiz bir kitap için 7 ay çalışmıştık. O anlatmış ben de kaydetmiştim. 17 Ocak 2012'de kaydettiğim söyleşisinde ailesini anlatırken ölümden bahsetmiş: 


"İnşallah herkes, benim annemi babamı sevdiğim kadar sever. Dünyada servetlerin en çeşitli, en renkli, en büyüklerinden biri annesini babasını sevmek... Ben babamın mezarına gidiyorum, neşeyle dönüyorum. Annemin mezarına gidiyorum mağmum dönmüyorum. Benim kızım annemle beraber yatıyor Feriköy’de, erik ağacının altında... Onun için hiç keder duymuyorum. Bu hayatın gerçekleri, ayrılmaz parçası. Ölüm korkulacak gibi birşey değil. Korksan bile gittikten sonra korkmuyorsun ki!"

Hayatı dolu dolu yaşayarak korkmadan gitti Haluk Bey. Çok özleyeceğiz onu...

11 Nisan 2014 Cuma

İNSANIN İNSAN HALİ: KERİM ÖKTEN

Onu ilk tanıdığımda Ortaköy'deydik, Galatasaray Lisesi'nde... Ufacıktım o zaman. 11- 12 yaşımda... Kelimenin tam anlamıyla ufak... Minya'dan bile ufak. Hatırladığım tek şey bana göre iri yarı hali ve çıt çıtlı eşorfmanlarıydı. Sadece TRT ekranlarında gördüğümüz NBA takımlarının eşorfmanlarının benzeri onda vardı. Lakers'lıydı... Daha da önemlisi Galatasaraylı abilere benzemiyordu. Sert, mütecaviz, buyurgan değildi. Güleryüzlü, yol göstericiydi. 

Sonradan öğrendim ki fotoğraf çekmeye başlamış ve bu konuda adı sanı dünyaca bilinen biri olmuştu. EPA'nın fotoğrafçısıydı. Yıllar sonra fotoğrafçı arkadaşlarımın tamamı ona Kerim demesine rağmen ben ona hep ''Kerim abi'' dedim, çünkü onu öyle bildim... 

Ardından 2012 Olimpiyatlarında altın madalya kazanan Aslı Çakır Alptekin'in canlı yayında zafer turunu atarken Kerim abinin, ''Aslı'' diye bağırışı kulağıma geldi televizyondan... Kazandığımız ilk altından çok onun Aslı'yı çağırmasından gurur duydum, nedendir bilinmez. 

O uzaklarda yaşasa da sürekli yollarımız kesişti. 1 Haziran'da, İstanbul'un karmakarışık durumunda evlendiğim günden tam sekiz gün sonra Taksim Meydanı'nda gördüm onu karısıyla... Dayanamamış geri dönmüştü İstanbul'a... Ve Gezi'nin en güzel fotoğraflarını çekti. Hatta benim güzel karım Duru'yla ilk fotoğrafımı Taksim'de Gezi olayları sırasında çeken yine oydu.  

Doların fırladığı günlerde Eminönü'nde bir döviz bürosunun önünde fotoğraf çekerken rastladım. Türkiye'ye dönmüştü. Artık bizimleydi. Sultanhamam'ın daracık sokaklarında çorba içip kazandibi yedik. Kaybettiğimiz telefon numaralarımızı birbirimize verdik. 

Sonraki karşılaşmamız onun World Press Photo'daki jüri üyeliği nedeniyle olamadı ve bugünkü kötü habere kadar sesi çıkmadı. Çıksaydı, yeni taşındığımız evimizde güzel bir kahvaltı edecektik. O sadece dünyanın en iyi foto muhabirlerinden biri değildi, iyi bir insandı... Her ne kadar birbirimize uzak kalsak da hep güler yüzlü olduğunu bilirdim. Onu hep özlemle, saygıyla anacağım! Çünkü o benim Kerim abimdi.