23 Ocak 2013 Çarşamba

YAŞAMAK


Cepteki para, sağlık, ana-baba, akrabalar… Hepsini birer birer yitirebiliriz. Yitiriyoruz da! Bazıları öylesine şanssızlar ki bütün sevdiklerini kısa bir süre içinde veya bir arada kaybediyor. Ama ayakta dik durmak lazım. Anılar bu noktada devreye giriyor. Doğduğunuz ev, çocukluğunuzun geçtiği mahalle, pazar günleri ailece gittiğiniz piknik alanları, teyzenizin veya amcanızın yazlığı… Küçük bir gazete parçası, dayınızın askerden yolladığı bir mektup, aile albümü… Bütün bunlar, kaybettiklerimiz için küçük ama zora düştüğümüzde sımsıkı sarıldığımız avuntularımız.

Herkesin olduğu gibi benim de anı mekânlarım var. Sevdiğim, ziyaret etmekten mutluluk duyduğum binalar. Biri dün akşam yandı, kül oldu. Kış ortasında baldırı çıplak evsizler gibi kalakaldı. Burayı dört duvar ve çatıdan ibaret görenler için sorun yok. Büyük camialar böyle günlerde bir araya gelirler, gerekeni yaparlar. Ki öyle yapılacağına inancım tam. Ama benim gibiler için sorun bununla sınırlı değil. Binayla birlikte muzırlıklarımız, haylazlıklarımız, sohbetlerimiz, sevdalarımız, kavgalarımız, mutlu ve saf günlerimiz de yandı. İşin kötü yanı bunları yerine koyacak bir camia, bir hükümet, bir erk yok. Bu anıları yeniden biriktirmenin de imkânı yok.

Şairin dediği gibi ne olursa olsun, bütün işimiz gücümüz yaşamak olacak. Yaşayacağız ama bir tarafımız eksik kalacak. 




Kül olan anıların özeti için tıklayınız

Hiç yorum yok: