23 Nisan 2011 Cumartesi

ARKEOLOJİ MERAKLISI TATİLCİLERE 4: KEBREN

Bozukluk deyip geçmemek lazım! Günlük hayatta kullandığımız demir paralar, ilk kullanıldıkları günden bugüne, üstlerinde birçok bilgiyi de taşıdılar. Ama biz onları, ceplerimizde ağırlık yapmalarından başka değeri olmayan paralar olarak görürüz. M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren sikke bastığı bilinen Çanakkale’deki Kebren kentiyle ilgili bilgilerimizin birçoğu sikkelerden geliyor.

Birazdan değineceğimiz bu önemli bilgilerden önce Kebren’in nerede olduğunu tarif edelim: Kent, Bayramiç ilçesinin 13-14 kilometre güneyinde yer alan Çaldağ Köyü ile Akpınar Köyü arasındaki iki farklı tepe üstüne kuruluyor. Kuzeydeki tepenin adı Çaldağ, güneydekinin ise Fuğlatepe. 1865 yılında Calvert’le başlayan, Schliemann, Kiepert, Fabricius, Dragendorf, Judeich, Hasluck, Leaf’le devam eden ve 1960’lı yıllarda Cook’la sonlanan Kebren kent tarihi araştırmalarının çözmeye çalıştığı en önemli sorun, yaşanılan alanın (akropol) hangi tepede kurulu olduğudur. Bazıları Çaldağ, bazıları da Fuğlatepe’nin akropol olduğunu iddia etmişler. Kimler haklı, kimler değil hâlâ bilinmiyor, ancak bugünkü gözlemler ışığında söyleyebileceğimiz tek şey, Çaldağ’daki kalıntıların diğer tepeye göre daha yoğun olduğudur.

M.Ö. 8. yüzyıldan 3. yüzyıla kısa kent tarihi

Troas Bölgesi kentlerinin birçoğunda M.Ö. 8. yüzyılda görülen Aiol etkisinin en önemli kanıtlarından biri, kazı veya yüzey araştırmalarında bulunan gri renkli çanak-çömlek parçaları. 1960’lı yıllarda Cook’un Kebren’de yaptığı araştırmalarda bulduğu gri renkli çanak-çömlek parçaları Kebren’deki Aiol etkisini gösteriyor. M.Ö. 7. yüzyılda Lidyalıların bölgede etkili oluyorlar. Kebren gibi Troas Bölgesi’nin iç kesimindeki kentlerin sur duvarlarının bu yüzyılda Lidyalılara engellemek için geliştirildiği biliniyor. M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Anadolu’da görülen Pers etkisi, Kebren’de de zaman zaman etkisini gösteriyor. Kent M.Ö. 435 yılında bağımsız bir devlet statüsüyle Attika Delos Deniz Birliği’ne üye oluyor. Perslerin yeniden güçlenmesiyle M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında kent Pers egemenliğine giriyor. Persler bölgeye vali olarak Dardanoslu Zenin’i atıyorlar. Zenin ve sonrasında karısı Mania, Kebren’in dahil olduğu bölgeyi M.Ö. 4. yüzyılın başına kadar yönetiyorlar. Mania’nın öldürülmesi sonucunda bölgede hissedilen yönetimsel boşluğu fırsat bilen Spartalı komutan Derkylides kenti kuşatıyor; Kebrenliler, Spartalı Derkylidas’ı Perslilere tercih ettikleri için direnmeden kentin kapılarını açıyorlar. Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos, Kebrenlileri zorunlu göçe zorlayarak, M.Ö. 310 yılından itibaren yaklaşık on yıl boyunca Alexandria Troas’ta yaşamaya mecbur ediyor. Antik kaynaklar, Antigonos’un ölümüyle biten zorunlu yer değiştirme hareketinin ardından Kebrenlilerin ve Kebren’in kuzeydoğusundaki Skepsislilerin kentlerine döndüklerini yazıyorlar. Kebren, eski halkı tarafından M.Ö. 281 yılında Seleukos hanedanının başı I. Antiokhos’un izniyle yeniden kuruluyor.

Gür su bol su

Kebren kurulduğu zamanlardaki iklimi ve coğrafyası ile ilgili birçok bilgiyi, bastığı sikkelerden ve isminin kökeninden öğreniyoruz. Uzmanlar, “Kebren” kelimesinin kökeninin “gür su, bol su”dan geldiğini belirtiyorlar. Skamandros Vadisi’nde (Eski Menderes Vadisi) kurulan kent günümüzde de verimli topraklara sahip. Kebren’i kuzeybatı Anadolu kentleri arasında öne çıkaran bir başka özelliği ise yüncülükte gösterdiği ilerleme. Bu bilgiyi Kebren sikkelerinin üstünde yer alan koç başları sayesinde doğruluyoruz. İlgilenenler için hemen belirtelim Londra’daki “British Museum” Kebren’de bulunan sikkelerden oluşan bir koleksiyona sahip.

Bugün kenti ziyaret ettiğinizde göreceğiniz en sağlam kalıntılar kenti çevreleyen yaklaşık 5 kilometre uzunluğunda, genişliği yer yer 3 metreyi bulan kent surlarıdır. Calvert ve Schliemann’ın yaptıkları küçük sondajlar dışında kazı çalışması yapılmayan kent hakkında görülebileceğiniz önemli buluntular Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.

Hiç yorum yok: